Arşiv

Archive for Mart 2011

İyi haftalar

28 Mar 2011 Yorum bırakın

Bugün biraz zor kalktık zor hazırlandık, saatlerin alınmasından herhalde.  Buse en kolay alışanımız herhalde. Sabah bir baktım uyanmış anneee çişiiim vaar diyor. 🙂

Bugün ekmek yapmam lazım öncelikle evde ekmeğimiz kalmadı. Akşama yemek olarak  erişteli yeşil mercimek yapmayı planladım. İnşallah buzlukda mercimeğim vardır. Yanınada biraz salata yapacağım yeşillili.

Ekmeğimin tarifini vereyim bugün;

Sütlü ekmek

375 ml süt

1 yemek kaşığı sıvı yağ,

2 çay kaşığı tuz,

1 yemek kaşığı şeker,

600 gr un

1,5 çay kaşığı maya

Ekmek makinasında önce sıvıları koyuyoruz, sonra unu eleyip koyuyoruz. Üzerine mayayıda yerleştirip makinayı çalıştırıyoruz. 3 saat sonra hazır. Benim bu ekmeklerde çözemediğim mesele maya kokusu. Maya kokusunu giderebilen varsa bana haber versin.

Afiyet olsun.

Cuma :)

25 Mar 2011 Yorum bırakın

Bu hafta fazla bişey yazamadım, çünkü evde yemek yapamadım ondandır. Burkay’ın şehire dışında işleri olunca Buse’yede çorba gibi yemekler yedirdiğim için kendimde geçitirdiğim için.

O yüzden bugün, Salı günü kızımla birlikte yaptığımız böreği yazmak istiyorum buraya. Tarif Emine Beder’in. Ben sadece 2 yumurta diyordu 1 yumurta ile yaptım.

Malzemeler:
4 yufka
1 yumurta (asıl tarifteki 2 yumurta)
1.5 su bardağı süt
1.5 çay bardağı sıvıyağ
1 paket kabartma tozu
200 gr. beyaz peynir, Maydanoz

Çörekotu, susam

Bir kapta yumurtaları,sütü,yağı ve kabartma tozunu çırparak karıştıralım. (Burda Buse’den yardım alıyorum, karıştırmaya bayılıyo. Sonrada sıkılıp gidiyo zaten.) Ayrı bir yerde peynir ve ince kıyılmış maydanozları karıştıralım. Yağlanmış tepsiye 1 yufkayı kenarlarını dışa taşırarak serelim. Üzerine hazırladığımız süt+yumurtalı harçtan sürelim. Sonra diğer yufkayıda yayıp harçtan sürelim.

Peynirli-maydanozlu karışımı yayalım. Kalan yufkalarıda aralarını soslayarak üst üste dizelim.
En son ilk yufkanın dışarı taşan kenarlarını tepsiye doğru çevirp soslayalım. Bıçakla kare dilimler halinde keselim ve kalan sosu kaşıkla yufkanın heryerine dökelim. Üzerine çörekotu, susam serpelim. Önceden ısınmış 200-220 dereceli fırında 20-25 dakika pişirelim.

Ben biraz üst katlarda bişirmişim. Hemen kızarıveriyor. O yüzden kontrol edelim.

 Afiyet olsun..

Geçen hafta yoğun bitti, bu hafta yoğun başladı….

22 Mar 2011 Yorum bırakın

Geçen hafta tüm günler Busecik ve ateşiyle uğraşınca, geri kalan günlerde yoğun geçti işler. Şükür Buse iyileşti. Tabi her hastalıktan sonra huy değiştirdiği için çocuklar, arkadaşın asabiyetiyle uğraştık tüm haftasonu. Hiç abartmıyorum, tüm Pazar gününü ağzında meme elinde morgözüyle geçirdi. Kızım artıık ağzın yara olcak çıkar şunu dediğimde bi yarım saatliğine çıkardı. Nasıl kurtulacaz bu emzikden bilmiyorum ?!

Tabi hastalıkdan sorna zaten az yiyen çocuğum , hiç bişey yememeye başladı. Ben anlamıyorum, bıraksam tüm gün aç geziyor ve bir kere bile karnım acıktı demiyor.  Hasta olmasa bırakacağım ama, hasta diye bende ısrar ediyorum bu seferde kavga kıyamet kopuyor. Off offf, Busecik hiç bi konuda zor bir çocuk değil ama bu yemek meselesi beni mahvetti.

Neyse etli sütlü beslemeye çalışıyorum güçlensin biraz diye hastalık sonrası, o yüzden bugün Magginin  paprika çeşnili karışımı ile fırında tavuk yapmaya karar verdim. Hem yapması kolay, hemde yemesi lezettli. Yanına, evde havuç ve turp olduğundan, havuç turp rendesi salata olarak yapacağım. Hemde yarın öğlen Buse’nin yemeğinide çıkarmış olacağım. 

Afiyet olsun.

Zor geçen bir haftasonu ve hafta!

17 Mar 2011 2 yorum

Pazartesi günü yazacaktım tam zor geçen haftasonu diye. Nerden bilebilirdim ki haftanın kendiside zor geçecekmiş. Perşembe günü başlayan öksürük ve sonrasıda Cuma günü ateş ve düşmeyen inatçı bir ateş. Çarşamba gecesi oldu kzım halaa 39 derece ateş içinde yanıyor. Bu arada iki kere doktora gittik. Kan tahlili vs derken grbal enfeksiyon. Virütik olduğu için antibiyotik kullanmak istemiyoruz ama doktorlarımız sağolsun ateşi gördüklerinde yazıyolar. Yok kullanmayacam diyorum bu sefer aile ve çevreden gelen büyük baskı. Niye kulanmıyorsunuz? biz hep kullandık size bişey olmaz? vs vs… Tabi bir yandan da yanlış mı yapıyoruz, çocuk ateş içinde diye vicdan azabı çekiyor insan. Aslında ateşinide düşürmek istemiyorum vücudun savunma mekanizması. Gerçi 39,5 geçmeden vermedim ateş düşürücüyü. Ama işte halsizleşnce verdim artık.

 Offf bugün şükür sabahtan beri 37,5 gibi seyrettiğinden dolayı biraz rahatladık, ama yine tetikdeyiz. Öyleki dün akşam artık antibiyotiği hazırladım. Şişede toz halinde olduğu için, içine suyunu koydum karıştırdım. Sabah daha da olursa verecem artık baskıya dayanamaycam diye düşündüm. Neyseki şimdilik yok. Bunada şükür.

 Tabi bu arada ne yemek düşünebildik, ne de Busecik zaten bişey yiyebildi. Makarna seviyor diye çeşitlerini yapmaya çalıştım birini yazayım bugün.

Peynirli Cevizli Erişte

Eriştemi de eğer Afyon’dan anneannemlerin gönderdikleri bitti ise Pınar Hanım’dan alıyorum.

Erişteyi ben birazını kavuryorum başta, şöyle bir avuç kadarını.

 –          2 Su bardağı erişte (Bu biraz erişteye de bağlı, bazı erişteler çoğalıyor ama bazısı çoğalmıyor ona göre ayarlamak lazım)

–          1 yemek kaşığı tereyağ

–          Beyaz peynir (ben genelde evde artakalan beya peynirleri karıştırıyorum)

–          Maydanoz, dereotu

–          Dövülmüş ceviz

–          Yetri kadar su (tavuk suyu, et suyu varsa daha lezetli oluyor)

–          Tuz

Önce tereyağında bir avuç kadar erişteyi kavuruyoruz. Üzerine geri kalan erişteyide ekliyoruz. Şöyle bir çevirip suyunu ve tuzunu ekliyoruz. Ben pilav gibi suyunu çektirerek pişirmeyi seviyorum hemde vitamini içinde kalsın diyerekten. Yanlız çok çabuk suyunu çekiyor dikkatli ayarlamak lazım. Erişte pişerken üzeri için peynirleri eziyoruz maydanoz, dereotu ekliyoruz. Başka küçük bir teflonda, cevileri ateşte azcık kavuruyoruz.

Erişte suyunu çekince peyniri önce üzerine yayıyoruz. Üzerine cevizler. Altını kapatıyoruz. Tencerenin kapağını kapatıp 10-15 dakka dinlendirdikten sonra servis yaparken karıştırıyoruz.

 Afiyet olsun…

Yine hastalık

11 Mar 2011 Yorum bırakın

Dün gece hiç durmayan bir öksürük ve sonrasında da sabah karşı 38,5 civarı ateş. Bu hastalıklardan kurtulamadık. Kreşe başladık bu sene, sadece haftanın 3 günü oyun grubuna gidioruz ve bütün bir yılı hasta geçiriyoruz. Kreşe başladıktan sonra 2 kış böyle geçecek deniyor. Umarın ilkini atlatmışızdır. Şu ateş korkutuyor insanı ama onunla ilgi de okuduğum çok şey var ve o yüzden çok yükselmedikçe yada Buse rahatsız olmadıkça ateş düşürücü vermiyorum. Kadir Tuğcu Hocanın bir yazısı var ateş ile ilgli tavsiye ederim.

http://www.anneoluncaanladim.com/yazarlar/21/kadir-tugcu/279/ates-ve-tedavisi

Neyseki keyfi yerindeydi sabah. Bakalım bugünü nasıl geçireceğiz. Tüm gün takipdeyiz. Umarım daha fazla ağırlaşıp bizi hastanelere taşıtmaz. Hastalık tamamda, benim asıl sinirlerimi bozan iştahınında hastalıkla birlikte tamamen (zaten bizimkinde yok) gitmesi. İki lokmayı zor yiyor çocuğum.  Off oofff anne olmak zormuş.

Yemek konusuna gelince bugün muhtemelen bizim kocaların bekar gecesi olacak. O yüzden ben kendime tost vs geçiştirebilirim. Buse’yede sebze çorbası yapacağım. Bir ara onunda tarifini vereyim. Ama dün akşam çorbanın yanına menemen yaptım onu anlatayım (gerçi herkes bilir bunu). Ben çok severim menemeni hemde besleyici olduğunu duydum. Sebze ve proteinin bir arada olduğu yemeklerden. Gerçi Buse’cik daha ağzına sürmedi.

–          3 orta boy domates

–          3 – 4  adet Biber

–          1 ortaboy soğan

–          Tuz, karabiber, kırmızı toz biber, kimyon, sarımsak tozu, nane (ben evde bulduğum baharatı koyuyorum)

–          3 yumurta

 Önce soğanları yağda pembeleştriyoruz, tabi biberleride beraberinde hafif öldürüyoruz. (eğer evde kırmızı biberinizde varsa o da ayrı bir lezzet katıyor). Domatesleri kabuklarını soyup küp küp doğrayıp üzerine ilave ediyoruz. Biraz altını kısıp bu aşamada 6-7 dakkika pişiriyoruz. Baharatlarınıda ekliyoruz. Diğer yandan yumurtaları ayrı bir yerde çırpıyoruz. Domatesler hafiften ölür gibi olduğunda yumurtayı ekliyip karıştırıyoruz. Biraz tencerenin üzerini kapatıp 5 dakika sonra ateşi kapatıyorum. Burda yumurtayı nasıl sevdiğinize bağlı. Biz biraz sulu seviyoruz.

 Afiyet olsun..

Sabah yine beyazla uyandık…

10 Mar 2011 1 yorum

 Her ne kadar Ankara kadar olamasakda, kızım karı görüdya bunada şükür. Bugün işe gidesimde hiç yok ama gitmek lazım tabi. 😦

Yapılacak ne çok iş var evde de. Biraz sebze felan almak lazım, sebze yemeği yapmaz oldum kaç zamandır. Buse hanım yemediği için sebze yemeklerini biz de yemez olduk. Kendisine sebze çorbası adı altında veriyoruz sebzesini ama biz yemiyoruz.

Aslında peynir, mantı sebze baklagil gibi ihtiyaçlarımı Pınar Hanım’dan almaya başladığımdan beri elim gitmiyor markettekilere ama ondanda her zaman alamıyoruz tabi. Bu hafta bir grup sipariş vereceğim peynirim ve mantım bitmişti. Yanında sebzelerden de istesem iyi olacak.

 Bugün ne yemek yapsak karar veremedim yine.

Yoğurt çorbası yapmıştım, kuzucuğum pilav çorbası diye severek içiyodu. Yanına ne yapacaz bilemedim. Düşünmek lazım biraz daha.

Yoğurt çorbasının şöyle yapıyorum ben;

–          1 çay bardağı kadar pirinç,

–          6 su bardak su (tavuk suyu yada et suyu olunca daha lezetli oluyor)

–          1 yumurta

–          1 kase yoğurt

–          1 yemek kaşığı un

–          Tereyağı

–          Tuz, kırmızı biber, nane

 Önce princi suyun içinde 10-15 dakika kadar haşlıyoruz. Çok fazla haşlayıp prinçleri iyice lapa yapmadan 1 yumurta, yoğurt ve 1 yemek kaşığı unu, birazda pricin suyundan alarak ayrı bir kapta iyice karıştırıyoruz ve bunu kaynayan prinçlere yavaş yavaş ilave ediyoruz ve hiç durmadan karıştırıyoruz. Karıştırmayı unutunca kesiliyor. Kaynayana kadar karıştırarak pişiriyoruz.

Kaynadıktan sonrada 5 dakka daha bekliyoruz. Bu arada kaynayınca başka bir tavada tereyağını eritip nane ve kırmızı biberi ekledikten sonra çorbamıza ilave edip çoranın altını kapatıyoruz. Tuzunu da altını kapattıkdan sonra ilave ediyoruz.

Afiyet olsun ….

Ohh bugün birazcık kar gördük

9 Mar 2011 Yorum bırakın

Sabah annemlerle konuştum Ankara tamamen kar altında. Bizde sabah biraz olsun kar hasretimizi giderebildik çimlerin üzerleri beyazlamışdı.

Aslında paylaşmak istediğim bir şey, bu kar yağışlarında okulların tatil edilmesi ile ilgili. Şimdi tamam çocuklar yollarda sefil olmasın da, bırakacak kimsesi olmayan anne babalar hiç düşünülmüyor. Şimdi Buse evde bakıcısıyla rahatız da, seneye okula başladığında, okullar tatil edildiği zaman biz napacaz diye kara kara düşüyorum. Hani zaten annesi kayınvalidesi yakınlarda olmayanlar için bu herzaman için bir mesele, şubat tatilleri, diğer bayram tatilleri vs. Ama birde bunlara kar tatilleri eklenince düşünmeden duramıyorum napacağız diye. Yani çocuklar sefil olmasın diye tatil ediliyor ama bu seferde annesinin yanında işe giderek dahada sefil olacaklar. Yöneticinizin insafına kalıyosunuz yada, izin alabilirseniz ne ala. Offf ne zor şeyler bunlar. Daha şimdi düşünmesi zor, yaşayınca daha nelerle karşılaşacağız bakalım.

Bu akşama ne var bizde….

Biz risottoyu çok severiz. Ama yapması biraz zahmetli, sürekli karıştımak felan gerekiyor. Ama geçenlerde Yemekname dergilerinden Ekim 2010 sayısında bir tarife rastladım Düdüklüde Risotto ve denedim.

Her nekadar asıl yapımındaki gibi olmasada oldukça başarılı buldum diyebilirim. Akşama bunu yapacağım. Dünden kalma pizza var dolapda gerçi ama onuda sabah yeriz artık.

 Tarif şöyle;

1 adet orta boy soğan

400 gram arborio pirinci

800 ml tavuk suyu

1 su bardağı beyaz şarap ya da tavuk suyu

1/2 çay bardağı zeytinyağı

100 gram parmesan peyniri

1 yemek kaşığı tereyağı

Ben mantarlı sevdiğim için 1 yarın kilo mantarda iilave ettim.

● Soğanı küçük küçük yemek­lik doğrayın

● Tencereye zey­tinyağı ile birlikte alın ve orta ateşte çok pembeleşmeyecek şekilde kavurun

● Kavurdu­ğunuz soğanın üzerine pirinci ekleyerek biraz daha soteleyin

● Tavuk suyu­nu ekleyerek pirinci karıştırın

● Düdüklü tencerenin kapa­ğını kapatın 2 dakika yüksek ateşte pişirdikten sonra ocağın altını kısın ve pirinci 7-8 daki­ka daha pişirin

● Bu arada, başka bir tencerede küçük küçük doğradımız mantarları az yağda soteleyerek (soğanları sotelerken ½ çay bardağı zeytin yağının hepsinin koymuyorum bir kısmını mantarlarda kullanıyorum) suyu çekene kadar pişirelim

● Üzerine isterseniz biraz maydanoz kıyıp bir kenarda bekletelim  

● Ocaktan al­dığınız risottonun içine tereya­ğını ve aynı zamandfa mantarları ekleyerek hızlıca karıştırın

● Sonra rendelenmiş parme­san peynirini ekleyin ve tekrar karıştırın

● Karıştırma işlemi bitince servis tabağına alın

Afiyet olsun….

Haftaya başladık….

7 Mar 2011 Yorum bırakın

Sabah 7:30 itibari ile bu haftaya da başlamış bulunuyoruz. Hayırlı olsun… İki gün dinlenmeden sonra pazartesileri insan hiç gelmek istemesede işte geldik burdayız….

Neyse bu akşam için dünden düşünmeye başlamıştım, ne yapacağımı kafamda hazır edeyimki akşam gidince yapması kolay olsun. Köfte yapıcam yanınada salata yeşillikli cevizli bir salata yapabilirim. Buse’de köftesini güzelce yer.

Benim tarifim şöyle….

–          500 gr kıyma (Ben Buse’de yediği için hep en yağsız etten çektriyorum kıymayı)

–          1 orta boy soğan

–          2 diş sarımsak

–          1 yumurta

–          Ekmek içi (yoksa galeta unu da koyulabilir)

–          Tuz , karabiber

–          Kimyon,

–          Maydanoz

Sarımsakları ve soğanları robotta kıyıyoruz iyice. İçinde tane tane kalmasından pek hoşlanmadıkları için, iyice kıydırıyorum. Sonra bütün malzemeleri karştırıyoruz. Bukadar. J

Ben yağsız tavada kızartıyorum genelde ama azcık zeytin yağıyla yağlayarak tavayı. Domates ve biberde kızartıyorum yanında garnitür gibi.

Salataya gelince; göbek marulum var evde, biraz da ıspanak ve havuç buları karıştırıp limon zeytin yağı , biraz da üzerine ceviz. Salatamızda hazır.   Afiyet olsun…

Bugün…

4 Mar 2011 Yorum bırakın

Ben aslında neden bir türlü kendimi verip de bu bloğu oluşturamadığımı buldum. Aslında hergün sabah bu düşünceyle kalkıyorum ama düşünceler içinde kayboluyorum. Ne yazacam? Bugün ne desem? Çünkü çok da afilli laflar edecek biride değilim ne de olsa… Neyse şimdi kendi kendime bi karar aldım ve bence bu strese girmeme gerek yok. Hergün olmazda yazabilirim yinede. Hoşuma gidiyor çünkü.

Bugün neler var bende. Şu Moulinex fresh express, bu aleti çok merak ediyorum. Yani almak istiyorum hatta. (Kocaya duyrulur) Şimdilik sadece birkaç blogda Mutfak Sanatları Akademisinde düzenlenen tanıtım etkinliği ile ilgili yazılardan aletle ilgili yorumları okudum ve anladığım kadarı ile gayet pratik ve benim aradığım bir alet. Evde kullandığım bir pratik rendem var ama bunda direk kullanacağın yere rendeliyorsun resimlerden gördüğüm kadarı ile. Alacaklarım listesine ekledim bunu.

Bu arada Mutfak Sanatları Akademisi ile uzun zamandır ilgileniyorum. Özellikle profesyonel aşçılık eğitimine ile ama tabi tamamen yaşam değişikliğine gitmem gerekiyor bunu gerçekleştirebilmek için. Evde minik bir kuzu varken, hem hafta içi işte çalışıp haftasonuda kursa gitmek biraz miniğime haksızlık olur. Bir yolunu bulduğumda yapacağım. Zamanı bekliyorum.

Akşama ne pişirsem bir de bu mesele var. Tamam seviyoruz yemek memek yapma işlerini de yani hergün düşünmek offf bunaltıyo beni. Tabi kızımız zor yiyen bi çocuk olduğu için.

Bugün dünden kalan biraz pilav var. Onun yanına sabah evden çıkarken 2-3 parça et çıkarmıştım. Onu kızartıp yanına da salata yapmaya karar verdim. Bu arada bu eti yumuşak pişirmekle ilgili de bir eğitim almak istiyorum.  Ne yaptıysam beceremedim ben bunu yaaa.

Bir de bugün CUMAAAA.

Kategoriler:Genel

Yeniden başlayabilir miyim?

3 Mar 2011 Yorum bırakın

Geçen sene başlamıştım ama nedense bırakmışım iki yazı yazdıktan sonra. Ben bunu hep yapıyorum herhalde, başlayıpda birşeylere sonunu getiremiyorum. Oysaki ne kadarda istediğim bi şey. 😦

Neyse tekar niyetlendim bakalım. Umarım yapabilirim.

Kategoriler:Genel